3 Ekim 2017 Salı

ELEALI ZENON PARADOKSLARI VE KUANTUMDA ZENO ETKİSİ

HAREKETİN YOKLUĞUNDAN KUANTUM DEĞİŞMEZLİĞİNE

Bu yazı, Milattan önce 5. yüzyılda yaşamış Yunan filozofu Zeno veya başka bir deyişle Elealı Zenon ve onun paradoksları hakkında olacak. Ayrıca kendi adının verildiği Kuantum Teorisindeki Zeno etkisine değineceğim.
        
Öncelikle Zenon hakkında konuşursak, Zeno antik yunan şehri Elea’da doğdu. Zenon Elean’nın diğer filozofu Parmenides’in öğrencisidir. 40 yaşındayken Atina’ya gidip Sokrates ile tanışmıştır. Zeno yerel yöneticisine karşı bir komploda parmağı olduğu için yakalanıp işkence görmüştür. Hatta bu işkence sırasında ölmüştür. Hayatına ve çalışmalarına ait tüm bilgileri bilmemekteyiz. Elimizdeki bilgiler Aristo ve Platon(Eflatun) nun yazdıklarından öğreniyoruz.(Zaten bunlar da yazmasa o deneme ait düzgün bir bilgi birikimimiz olmayacak.) Zenon parodokslarıyla ünlü bir kişiliktir. 40 ‘a yakın paradoksu olduğu düşünülmesine rağmen elimize birkaç tanesi geçmiştir. Zenon ve Parmenides duyulardan elde edilen bilgilere güvenilmeyeceğini düşünürler ve kesin bilgiye aklın yoluyla gidileceğini söylemişlerdir. Ayrıca ikisi birlikte hareketin gerçekleştiğine dair, değişime dair eleştirilerde bulunmuşturlar. Zenon kendi fikirlerini paradokslar ortaya koyarak desteklemeye çalışmıştır ki bu duruma şaşırılmaması gerekir; çünkü zeka oyunları, derin düşünme dediğimiz zaman Yunanlıların eline kimse su dökemez. Ayrıca ikisi Elea okulunda birlikte çalışmışlardır. Zenon’un Parmenides’in öğrencisi olduğunu söylemiştim. Bu arada Elea Okulu Sokrates öncesi önemli okullardan biridir.
        
 Bu bölümde ise Zenon’un paradokslarını inceleyeceğiz. Ama başlamadan önce birkaç şey söylemek istiyorum. Zenon bir matematikçi değildi, soyut mantığa göre tartışıyordu ve bu yüzden Paradoksları ona göre değerlendirilmeli. Matematikçi olsa dahi daha yüksek matematik, kalkülüs, keşfedilmemişti. Tabii bir Newton bir Leibniz yoktu ortalıkta. Birde tariha dikkat çekerim Milattan ÖNCE, bu yüzden saygılı olalım, niçin böyle saçma sorular sormuş demeyelim. Sizinde okurken düşüneceğiniz cevabı Diyojen vermiştir emin olun. Paradokslara dönecek olursak ortak paydaların hareketin olmadığını, hiçbir şeyin değişmediği üzerinedir. Hatta zaman diye bir şeyin olmadığını ileri sürmüştür. Sonunda bilindik üç paradoksuna başlayalım. İlki Aşil ve kaplumbağa paradoksu. (Aşil yarı tanrı, güçlü ve çok hızlıdır. Kaplumbağayı biliyorsunuz.) Aşil ile kaplumbağa yarışacaktır. Ama Aşil kaplumbağaya avans verir ve kaplumbağa biraz önde başlar. Ezoptaki tavşan kaplumbağa masalı gibi.  Aşil ne kadar hızlı koşarsa koşsun kaplumbağayı geçemez. Ama buradaki sebep uyuya kalması değil. Peki neden? Çünkü Zenon’a göre,  Aşil yarışa başladıktan sonra kaplumbağanın başladığı konuma geldiğinde kaplumbağada bir miktar ilerlemiş olacak, bu sefer Aşil o noktaya geldiğinde kaplumbağa bir miktar gene ilerlemiş olacak ve bu döngü sonsuza kadar sürecek. Dolayısıyla Aşil kaplumbağaya yetişemez ve geçemez buda bize gösteriyor ki hareket diye bir şey yoktur. Zenon ve Parmenides gerçekte Aşil’in kaplumbağayı geçeceğini biliyorlar fakat buna göz yanılsaması diyorlar. İkinci paradoksumuz Dikotomi paradoksu. Dikotomi paradoksu, hareketin yanılsama olduğunu göstermek için sunulan ve Aşil ve kaplumbağa paradoksuna benzer temaya sahip Zenon’un bir başka paradoksudur. Bunu direk bir örnek ile anlatacağım. Bir öğrenci evden okula gitmek istemektedir. (Paradoksun yanlış olduğu buradan belli.) Öğrenci okula gitmek için öncelikle yolun yarısını alması gerekir ve bu yarısını alması için bir yarım daha gitmeli tabii ki o yol içinde bir yarım daha gidilmeli ve bu böylece sonsuza kadar sürer, yani bu da bir sonsuz döngüdür, çünkü herhangi bir şeyi sonsuz defa yarıya bölebiliriz. Bu bize gösteriyor ki öğrenci okuluna varamaz ve hareket diye bir şey yoktur. Bu arada Diyojen Zenon’un bu paradoksunu duyduğunda kalkıp gitmiştir. Gayet makul ve mantıklı bir yaklaşım, bence takdire şayan bir cevap. Cevap olarak ise, iki paradokstada sonsuza kadar giden uzunlukların toplamı sonsuza gider ibaresinden dolayı yanlış, aslında sonsuza kadar giden ama uzunlukları azalıyorsa bunların toplamı sonsuz olmak zorunda değildir. Yani bize yüksek matematik lazım. Üçüncü ve son paradoksumuz ok paradoksu. Şimdi bir ok düşünelim ve bunu bir yaydan fırlatalım, okun her anının fotoğrafını çekelim ve çektiğimiz fotoğrafları tekrar inceliyelim ve bunları aynı konumdaki durgun bir ok ile karşılaştıralım ikisinin arasındaki farka bakalım. İşte problem burada Baktığımız zaman Zenon’a göre hiçbir fark yoktur, hatta fotoğrafını çekebiliyorsak zaten durgundur diyor. Ve eğer zaman  bu anların toplamıysa ve her an hareketsiz ise ok nasıl ilerleyebilir? Şöyle ki okun her çekilen fotoğrafta arkası ve önü sabit kalmaz, bir kıpırdanma vardır. İkinci olarak ise bahsettiği zaman kavramı yanlıştır; çünkü hareketsiz hallerine sıfır dersek ve hep sıfırları toplarsak elimizde gene sıfır kalır ve bu düşünceden dolayı zaman kavramı yanlıştır. Ama tüm paradoksların asıl çözülmesi için Kalkülüsün bulunması gerekiyordu. Aslında tamamen kurtulmuş değiliz çünkü bunun birde Kuantum tarafı var.

Kuamtum’da Zeno etkisi
 
         Zeno etkisi adından da anlaşıldığı gibi üstte bahsettiğim Zeno’ya ve onun paradokslarına göndermedir.(Aşil ve ok paradoksu.) Evet, Zenon’un paradoksları zamanı için gayet düşündürücü; fakat matematik eksikliğine dayanıyordu. Şimdi bahsedeceğim konu ise tamamen kanıtlanmıştır.Bu etki kuantum ölçüm zerinedir ve basitçe bir nesnenin durumunu onu tekrar ve tekrar ölçerek durum değiştirmesini engelleyebiliriz temalıdır. Buda bize parçacıkların tünelleme yapmasını engelleme fırsatı verir.(Kuantum tünelleme:Bir parçacığın yeterli enerjisi olmamasına rağmen bir engelin öbür tarafına geçmesidir.) Peki, tam olarak nedir bu Zeno etkisi? Bunu teknik bilgiye girmeden anlatmayı deneyeceğim, bilmeliyiz ki Kuantum dünyası görünür dünyadan çok farklı ve eğlencelidir. Kuantum dünyasında bir radyoaktif atom ışıma yapar ama biz ne zaman yapacağını bilemeyiz. George Sudarshan, ve Baidyanath Mısra ise Journal of Mathematical Physics dergisinin bir makalesinde eğer bir atomu izlersek bozunmaz, donar demişlerdir. Ve bu düşünce 1990’da Colorado NIST’te kanıtlanmıştır. Deneyi kısaca söyleyecek olursam; deney berilyum iyonları üzerinde yapılmıştır. İyonlar 256 milisaniyede birinci durumdan ikinci duruma geçiyor, lazer vuruşu yaparak bu değişimi engellemeye çalıştılar. Önce 128. milisaniye bir kez ve 256. milisaniyede bir kez vurdular. Sonuç olarak ikinci duruma geçen iyon sayısı ancak yarısı oluyor. Başka bir sefer ise 64,128,192.256. milisaniyede bir lazerle vurdular, sonuç ise ikinci duruma geçen iyon sayısı %1 in altında oldu. Yani ölçersek değişimi engelleriz. Bunu bir örnekle açıklarsam, çocukken gece yarısı gizlice televizyon izlemeye çalışırdım ki çalışmışızdır ama bunun gerçekleşmesi için ebeveynlerimizin uyuması gerekirdi. Biz onlar uyuyana kadar bekler ve yattıklarında kalkıp televizyonu izlemeye çalışırdık fakat biz kalkıp açana kadar odalarından ışığın gözükmesiyle daha televizyonu açmadan odamıza dönmemiz bir olurdu; çünkü biliyoruz ki bizi kontrol etmeye gelecekler, bir süre sonra tekrar deneriz fakat gene ışık görülür ve yatağa dönülür biz yine televizyon izleyememiş oluruz  ve bunu tekrar tekrar deneriz her ışık açılmasında da başa yeniden döneriz. İşte bu durum televizyon izlemek istememiz ama her kontrol edilmede en başa dönmemiz bir Zeno efektidir. Bir şeyi kontrol ettiğimizde her şey yeniden başlar.
   
Semih
       Kaynakça
  1. Jim Al-Khalili, Paradoks
  2. Chad Orzel, Köpeğinize Kuantum Fiziğini Nasıl Öğretirsiniz?
  3. https://www.fizikist.com/kuantum-zeno-etkisi-deneysel-olarak-kanitlandi/

21 Eylül 2017 Perşembe

Parlayan Fransız Irkçılığı


Parlayan Fransız Irkçılığı

Özet

            Birçok milletten insanın yaşadığı renkli bir toplum yapısına sahip Fransa’da çok kültürlülüğe karşı olan Fransız ırkçılığı 2017 cumhurbaşkanlığı seçimlerinde tarihinin en yüksek oyunu yakalamıştır. Bu makalede, her fırsatta göçmenlere taş atan ve işsizlikten dert yanan Fransız ırkçı partisi Front National’ın seçmenlerinin niteliği ve Fransız ırkçılığı araştırılmıştır. Görülmüştür ki Fransa’da seçim bölgelerinde işsizliğin artışı ile Ulusal Cephe’nin oy oranlarının artışı birbirlerini takip eder nitelikte gerçekleşmiştir ve iktisadi durum kötüleştikçe ırkçılık yükselmiştir. Yapılan araştırmada Ulusal Cephe’nin oy artışının işsizlik ve göçmen düşmanlığı ile ilişkisinin analiz edilmesi amaçlanmıştır. Faydalanılan kaynakların birçoğu Türkçe’dir ve sadece literatür taraması yapılmıştır.

   Anahtar Kelimeler: Avrupa, Fransa, Irkçılık, Front National, Le Pen, İşsizlik

Giriş

1929 Dünya Ekonomik Buhranı sonuçlarını yeryüzünün her köşesinde kurulmuş irili ufaklı bütün devletlere yaşatmıştır. Buhran sonucu dünyada işsizlik oranları hızla artmış ve ekonomik bunalımdan kaçan halk çareyi radikal görüşleri olan, “nizam” temalı partilerde bulmuştur. Halkların içine girdiği bunalım, şiddeti yaygınlaştırmıştır. Irkçı ve radikal olan partilerin hedef göstermesiyle halklar kendilerine ülke içinde ve dışında yeni düşmanlar edinmişlerdir. Yaşanan tüm problemler bu kurbanların üstlerine atılmıştır. Almanya’da Nazi Partisi ve İtalya’da Faşist Partisi bu partilere örnek verilebilir.
         2008 Ekonomik Krizi de 1929 Dünya Ekonomik Buhranı gibi her ülkeye olumsuz etki etmiştir. 2008 Ekonomik Krizi sonucu dünyada işsizlik tekrar hız kazanarak artmıştır. Daha öncesinde emeklemeye başlayan ırkçı partiler bu ve bunun gibi bunalımlar sayesinde kendilerine tutunacak destek bulmuşlar ve tekrar ayağa kalkabilmişlerdir. Özellikle Avrupa’da ırkçı ve radikal partiler kendilerine yeni dayanak noktaları icat ettiler. Göçmenler ve Müslümanlar hedef tahtasına konuldu. Fransa’da göçmenler işgalci olarak tanımlanmış ve işsizliğin sebeplerinden birisi olarak göçmenler görülmüştür.
         Fransa’da Ulusal Cephe’nin yavaş da olsa istikrarla aldığı oy sayısını yükseltmesi Fransa’da Nazizm’in ve Faşizm’in ayak sesleri olarak nitelendiriliyor ve bu durum ırkçılığa karşı olanlar tarafından endişe ile izlenmektedir.

Avrupa’da Genel Durum

Avrupa halklarının Avrupa’ya ve Avrupa Birliğine olan bakış açılarına genel hatlarıyla bakıldığında iki kesim görülmektedir. İlk kesim Avrupa Birliği’ni demokrasinin, özgürlüklerin, etnik çeşitliliğin, kültür renkliliğinin merkezi ve tüm dünyaya örnek bir medeniyetler bloğu olarak görmektedir. İkinci kesim ise Avrupa Birliğini değil Avrupa’yı ortak dine yani Hristiyanlığa inanan, ortak kültüre ve tarihe sahip olanların medeniyet merkezi olarak görmüşlerdir. İkinci kesim aynı zamanda Avrupa dışı milletlere de Avrupa’da şüphe ile yaklaşan bir tavır edinmiştir.
Avrupa’ya tamamen yabancı olan işçilerin iş bulmak amacı ile Avrupa devletlerine göçleri, göçmenlerin sayılarının artması, ekonomik krizler ve bunların oluşturduğu işsizlik Avrupa’da ikinci kesimin yani milliyetçilerin görüşlerini yaygınlaştırmıştır. Faşizm ve Nazizm oluşumlarının tekrar ortaya çıkmasından ürken Avrupa Birliği fikrine sadık ilk kesim ve ırkçılıktan nasibini alan kurum, kuruluş ve şahıslar tarafından milliyetçi görüşün yaygınlaşması endişe ile izlenmektedirler.

Avrupa’da Fransız Irkçılığı

Fransa ırkçılığa aslında hiç de yabancı değildir. Fransız düşünür Montesquieu, iklim ve coğrafya tezleri ile Batı merkezli bir bakış açısıyla Doğu toplumlarının gelişmişlik düzeylerine oryantalist yaklaşımda bulunmuştur. Günümüzde dahi bu ve bunun gibi bakış açılarını hala Batı dünyasında görmekteyiz.1
Avrupa’ya büyük işçi göçleri gerçekleşene kadar Avrupa’da ırkçılık ten rengi üzerinden yapılırken göçmenler ve işçilerle beraber bu durum kültürel üstünlük takıntısı haline evrilmiştir.
Avrupa’da Aydınlanma Hareketi’nin devrimci yüzü olan ve demokrasi tarihinde çığır açmış Fransız Devrimi’nin anavatanı Fransa yaklaşık son 50 yıldır ırkçı fikirlerle kavrulmaktadır. Irkçılığın bayraktarlığını ise Front National yapmaktadır.
Ulusal Cephe 1960'lı yıllarda parçalanmış halde bulunan Fransız aşırı sağı ile siyasal olarak varlık gösteremeyen Fransız yeni sağını buluşturarak siyasi arenada yer edinmiştir. Ulusal Cephenin İkinci Dünya Savaşı sonrası Batı Avrupa ülkelerinde yaşanan Altın Çağ'a olan özlemi vurgulaması ve aynı zamanda yeni ırkçılığın kimlikçi ve kültürel arındırma hayallerini kullanması partiyi popülerleştirmiştir.
Avrupa Komisyonu gözetiminde 2001 ile 2011 yılları arasında gerçekleştirilen kamuoyu araştırmalarında görülmüştür ki Fransa’nın Avrupa Birliği üyeliğini destekleyen vatandaş oranı diğer Avrupa Birliği üyelerinin vatandaşlarının kendi ülkelerinin Avrupa Birliği üyeliğini destekleme oranlarından daha düşüktür. Fransız halkının çoğunluğu işsizlik problemi karşısında Avrupa Birliği kurumları yerine ulusal kurumların daha iyi mücadele edebileceklerine inanmaktadır. Bu durum Avrupa Birliği üyeliğine karşı olan ve işsizlikle mücadele edeceğini savunan Front National Partisi’nin oylarını çoğaltmaktadır.2 Ayrıca Marine Le Pen işsizliğin sebeplerinden biri olarak da Euro para birimine geçilmesi olduğunu belirtmiştir.3

Sessiz Fırtına: Fransa Seçimlerinde Irkçılık

 2002 Cumhurbaşkanlığı Seçimleri’nde Jean Marie Le Pen % 17,02 oy alarak ikinci tura yükseldi. İkinci turda sağ, sol, yeşiller ve komünistlerin desteklediği Chirac cumhurbaşkanı olmuştur. Burada vatandaşların çoğunun Jean Marie Le Pen'e karşı bir oldukları görülmüştür. Son turda Jean Marie Le Pen  % 17,79 oy alarak seçmen sayısını korumuştur.


https://setav.org/assets/uploads/2017/04/FransadaAsiriSaginYukselisi.pdf, (Erişim tarihi 12.06.2017)

Fransa’da 2012 yılında gerçekleşen cumhurbaşkanlığı seçimi kampanyasında işsizlik ve yasa dışı yollardan Fransa’ya gelen göçmenleri gönderme vaadi ile % 17,9 oy alan Marine Le Pen, François Hollande ve Nicolas Sarkozy'nin ardından 3'üncü oldu. Bu seçimde Nicolas Sarkozy milliyetçi vatandaşların oylarını bölmüştür ama yine de Fransa’da ırkçılığın durdurulduğunu kimse iddia edemez.




https://setav.org/assets/uploads/2017/04/FransadaAsiriSaginYukselisi.pdf, (Erişim tarihi 12.06.2017)

2014'te Avrupa Parlamentosu seçimlerinde ise Marine Le Pen liderliğindeki Front National % 24,9 oy alarak Fransa'da seçimlerden birinci parti olarak çıktı.
Fransa’daki 2017 cumhurbaşkanlığı seçimlerinde ilk tur Emmanuel Macron % 23,7 oy, Marine Le Pen ise % 21,4 oy alarak ikinci tura katılmışlardır. İkinci turda Emmanuel Macron % 66,06 oy alarak ülkenin cumhurbaşkanı oldu. Tıpkı 2002 Cumhurbaşkanlığı Seçimleri’nde olduğu gibi vatandaşların çoğunluğu Marine Le Pen'e karşı tekrar bir olmuşlardır. Marine Le Pen'in ise % 33,94 oy alması ile Fransa’da ırkçılık Beşinci Fransız Cumhuriyeti tarihindeki en yüksek  oyunu yakalamış oldu. Fransa’da ırkçılığın bu başarısı bize Fransız ırkçılığının yavaş da olsa istikrarla yükseldiğini gösteriyor.

İşsizliğin ve İktisadi Durumun Irkçılığa Etkileri

         İkinci Dünya Savaşı sonrası Batı Avrupa ülkelerinde 1950 ile 1973 arasındaki dönemde gayri safi yurt içi hasıla oranlarının artması ve ekonomik büyümelerin gerçekleşmesi bu döneme Altın Çağ denmesine sebep olmuştur. Bu Altın Çağ’da Batı Avrupa ülkelerinin işçi gücüne duydukları ihtiyaç sonucu Batı Avrupa ülkelerine işçi göçleri gerçekleşmiştir ve bu işçilerin vatanlarına geri dönmeyip yerleşmeleri sonucu ırkçılık tutunacak başka bir kol daha bulmuştur.
         1973 Petrol Krizi sonucu Fransa’da artan işsizlik sorununu 2008 Ekonomik Krizi daha da karmaşık hale getirmiştir. 2008 Ekonomik Krizi sonrası işsizlik günümüze kadar en yüksek % 10,5 oranını 2015 yılında yakalamıştır. 2017 Nisan’ı itibariyle işsizlik oranı % 21,7’dir. Uzun dönem işsizlik oranları ise 2008 sonrası tavan yapmış durumdadır. Tüm bu durumların fikir hayatında önemli etkileri olmuştur. İnsanlar işsizliğin sebeplerinden birini göçmenlerin ucuz işçi olmaları olarak görmüşlerdir.4 1974 sonrası Fransız vatandaşı olan kişilere "yeni Fransızlar" diyen Ulusal Cephe, bu kişilerin vatandaşlıklarının geri alınması ile işsizliğin azaltılabileceğini savunmuştur. Aslında amaç kendilerinin de belirttikleri gibi Fransa'nın Fransızlaştırılmasıdır.5 Front National “2 milyon işsiz 2 milyon göçmenden çok daha fazladır” sloganını dahi kullanmıştır.  Gün geçtikçe de göçmen nüfus artmaktadır.Fransa Ulusal İstatistik Enstitüsü olan INSEE, 13 Ekim 2015 tarihli göç raporunda Fransa’daki göçmen nüfusunun 6 milyona yaklaştığını belirtmiştir.6




         Genç işsizlik oranı 2013 Şubat’ında en yüksek seviyelerini yakalayarak % 25,5 civarlarında gerçekleşmiştir. 2017 Nisan’ında genç işsizlik % 21,5 civarlarındadır. Fransız gençlerin seçimlere etkisi büyük olmuştur. İlk tur sonuçlarına göre 18 ile 24 yaş arasındaki Fransız gençlerin % 24’ü ırkçı aday Marine Le Pen’i desteklemiştir. Fransız gençlerin Emmanuel Macron’a destekleri ise % 9’da kalmıştır. 25 ile 34 yaş aralığındaki gençlerin Marine Le Pen’e destekleri % 24 iken Emmanuel Macron’a olan destekleri ise % 8 olmuştur. Marine Le Pen’e olan bu destek Fransız seçmeninde 60 yaşına kadar devam etmektedir.7 Marine Le Pen’in aldığı oylar sadece genç işsizlere has bir durum değildir. Fransa’da seçim bölgelerinde bulunan işsizlik sayısıyla beraber ırkçı oylar da artmış bulunmaktadır.8






http://www.yenisafak.com/dunya/fransadaki-genc-secmenler-irkci-lider-le-pene-oy-verdi-2648342,  (Erişim tarihi 12.06.2017)

Sonuç

         Yaşanan olaylar karşısında Fransa’da ırkçılığın kendisini iktidara taşıması kısa vadede olmasa bile uzun vadede zor bir durum olarak gözükmemektedir. Ülkedeki vatandaşların göçmenlere karşı tutumları, ülkede işsizliğin artması ve Avrupa Birliği’ne olan güvenin az oluşu ırkçılığı her geçen gün güçlendirmektedir. Özellikle genç nüfus arasındaki işsizlik ve genç nüfusun hayattan beklentileri ırkçılığa dinamik bir güç ve taze kan sağlamaktadır. Unutulmamalıdır ki Almanya’da 1929 Dünya Ekonomik Buhranı sonucu 1932’de 6 milyona varan işsiz nüfusun büyük destekleriyle 1933 seçimlerinde % 44 oy alarak Nazi Partisi iktidara gelmişti. İşleri yolunda gitmeyen esnaflar, devletin düştüğü kötü durumdan yakınan memurlar, bankacılar ve işsiz üniversiteliler Yahudileri suçlu bulmuşlardır. Bunun sonucunda Nazi Partisi’ne katılmışlardır.9 Fransa’da ise 67 milyonu yakalamak üzere olan nüfusun % 9,6 işsiz nüfustur. Bu işsiz nüfusun ve diğer meslek erbaplarının Almanya örneğinde olduğu gibi benzer şikayetlerle Ulusal Cephe’yi büyük oranda desteklemesi Nazi Partisi’nin halktan aldığı desteğe benzemektedir. Peki Ulusal Cephe de Nazi Partisi gibi iktidara gelebilir mi?

KAYNAKÇA

1.      Siyasal Düşünceler Tarihi - H. E. BERİŞ, F. DUMAN
5.      Aşırı sağdan "popülist radikal sağ"a: Fransa örneği - Deniz Vardar
7.      http://www.yenisafak.com/dunya/fransadaki-genc-secmenler-irkci-lider-le-pene-oy-verdi-2648342


9.      20. yüzyıl Siyasi Tarihi Fahir Armaoğlu


YAZAR: ENES

ELEALI ZENON PARADOKSLARI VE KUANTUMDA ZENO ETKİSİ

HAREKETİN YOKLUĞUNDAN KUANTUM DEĞİŞMEZLİĞİNE Bu yazı, Milattan önce 5. yüzyılda yaşamış Yunan filozofu Zeno veya başka bir deyişle El...